Welcome to the Open Access System!

Bursa Uludağ University aims to contribute to the advancement of science and technology by adopting clear, reproducible and reliable research outputs and applications; It is committed to the broad dissemination of information for the benefit of society and all its external stakeholders.

BUU Open Access System serves scientific and artistic products such as books, articles, articles, theses, encyclopedias and works of art produced by our faculty members and students in accordance with international standards and intellectual property rights.

Bursa Uludag University is a leading institution using Open Access System .

Supported by SelenSoft
 

Communities in DSpace

Select a community to browse its collections.

Now showing 1 - 5 of 7

Recent Submissions

PublicationOpen Access
İmmünglobülin G4 ilişkili hastalık: 30 vakalık tek merkez deneyimi
(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-12-05) Mısırcı, Salim; Ekin, Ali; Coşkun, Belkıs Nihan; Yağız, Burcu; Dalkılıç, Hüseyin Ediz; Pehlivan, Yavuz; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Romatoloji Anabilim Dalı.; 0000-0002-9362-1855; 0000-0003-3692-1293; 0000-0003-0298-4157; 0000-0002-0624-1986; 0000-0001-8645-2670; 0000-0002-7054-5351
İmmünglobülin G4 ilişkili hastalık (IgG4-İH) tanısıyla takip ettiğimiz hastaların klinik, demografik ve laboratuvar özelliklerini, tutulum yerlerini, medikal tedavileri ve nüksle ilişkili faktörleri değerlendirmeyi planladık. Üçüncü basamak romatoloji kliniğinde Ağustos 2013-Ağustos 2023 tarihleri arasında IgG4-İH tanısıyla takip edilen, 30 hasta restrospektif olarak tarandı. Hastaların yaş ortalaması 49,5±13,2 olup, çoğunluğunu (n=16, %53,3) erkek hastalar oluşturmaktaydı. Takip süresi ortalama 25 aydı. Eritrosit sedimentasyon hızı hastaların %73,3 (n=22)’ünde, C-reaktif protein ise %66,7 (n=20)’sinde yüksekti. İmmünglobülin G4 (IgG4) düzeyleri sadece 10 (%33,3) hastada yüksek olarak saptandı. En sık retroperitoneal tutulum (n=12,%40) olup, lakrimal veya tükürük bezi tutulumu (n=11,% 36,7) ise ikinci en sık tutulan bölgeydi. Testis tutulumu olup tedavisiz takip edilen bir hasta dışında diğer 29 (%96,7) hastanın tamamında glukokortikoid (GK) kullanımı mevcuttu. En sık kullanılan immünsupresif tedavi ajanı azatiyoprin (n=13, %43,3) olup, rituksimab (n=10, %33,3) ise en sık kullanılan biyolojik hastalık modifiye edici antiromatizmal ilaçtı. On bir (%36,7) hastamızda nüks nedeniyle tedavi değişikliği yapılmıştı. Takip süresinin (Odds oranı=1,040; %95 güven aralığı=1,006-1,075; p<0,05) artmasının nüksle ilişkili olduğu saptandı. Serum IgG4 düzeylerinin normal olabilmesi, hastalığa özgü laboratuvar belirteçlerinin olmaması ve ilgili organ tutulumundan her zaman biyopsi ile patoloji sonuçlarının elde edilememesi gibi nedenlerle hala IgG4-İH tanısında zorluklar yaşanabilmektedir. Nüksü etkileyen faktörlerin daha net olarak belirlenebilmesi için ise daha fazla prospektif randomize çalışmalara ihtiyaç vardır.
PublicationOpen Access
Böbrek nakli operasyonuyla ilişkili komplikasyonların erken dönem hasta ve graft sonuçları üzerine etkisi
(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-12-05) Düğer, Hakan; Ersoy, Alparslan; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/İç Hastalıkları Anabilim Dalı/Nefroloji Bilim Dalı.; 0000-0001-5478-3192; 0000-0002-0710-0923
Böbrek nakli sonrası erken dönem hasta ve graft sağkalımı, birbiriyle ilişkili birçok karmaşık faktöre bağlıdır. Bu çalışmada; canlı ve kadaverik vericiden böbrek nakli yapılan hastalarda intra- ve post-operatif gelişen medikal ve cerrahi komplikasyonların sıklığı ve bu komplikasyonların erken dönemde hasta ve graft sağkalımı üzerine olan etkileri araştırıldı. Tek merkezde on yıllık dönemde böbrek nakli yapılan 498 hasta verileri retrospektif olarak incelendi. Alıcıların demografik, diyaliz ve nakil bilgileriyle, intra- ve post-operatif komplikasyonlar tıbbi kayıtlardan elde edildi. Komplikasyon gelişimi ile hasta ve graft sağkalımını etkileyen risk faktörler değerlendirildi. Çalışmamızda, canlı vericili nakillerde intra-operatif cerrahi komplikasyon, kadaverik vericili nakillerde post-operatif medikal ile post-operatif medikal ve cerrahi komplikasyon sıklığı anlamlı olarak yüksek saptandı. Gündüz çalışma saatleri dışında yapılan operasyonlarda post-operatif medikal komplikasyonlar daha sık görüldü. Post-operatif cerrahi komplikasyon ile post-operatif medikal ve cerrahi komplikasyon görülmesi ise istatistiksel olarak graft sağkalım süresini ve hasta sağkalım süresini anlamlı olarak kısalttı. İntra-operatif medikal ve cerrahi komplikasyon gelişiminde; verici yaşındaki 1 birimlik artış komplikasyon riskini 1.027 kat arttırdı. Nakil öncesi diyaliz modalitesinin hemodiyaliz olması, periton diyalizi olmasına kıyasla intraoperatif medikal ve cerrahi komplikasyon gelişme riskini 3.816 kat arttırdı. Sonuç olarak, gözlemlerimiz erken dönemde medikal ve cerrahi komplikasyonların sık görüldüğünü ve bu komplikasyonların hasta ve graft sağkalımını etkileyebileceğini düşündürmektedir.
PublicationOpen Access
İskemik inmeli ve diyabeti olan hastaların demografik, klinik ve radyolojik özelliklerinin değerlendirilmesi
(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-12-01) Kocaeli, Ayşen Akkurt; Dinç, Yasemin; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Nöroloji Anabilim Dalı.; 0000-0003-0342-5939
İskemik inme, dünya çapında sakatlık ve mortalitenin yaygın nedenlerinden biridir ve gelişmekte olan ülkelerde görülme sıklığı artmaktadır. Tip 2 diyabet, akut iskemik inme için iyi tanımlanmış bir risk faktörüdür. Diyabetin iskemik inme sonrası mortalite ve kötü klinik sonuçla ilişkili olduğu tahmin edilmektedir. Diyabet ve iskemik inme halk sağlığı sorunlarıdır. Bu çalışmanın amacı toplumumuzdaki diyabetli akut iskemik inme hastalarının demografik klinik ve radyolojik özelliklerini belirlemek ve diyabetli hastalarda iskemik inme rekürrensini etkileyen faktörleri belirlemektir. Bu çalışmada 2019-2021yılları arasında Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji bölümünde iskemik inme tanısı alan 862 hasta değerlendirildi. Hastaların demografik, klinik ve radyolojik özellikleri kaydedildi. Diyabetik olan ve olmayan hastaların iskemik inme rekürrensine etki eden faktörler sorgulandı. Bu çalışmada diyabetli akut iskemik inme hastalarında koroner arter hastalığı (p<0.01), hipertansiyon (p<0.01) gibi risk faktörlerinin daha sık görüldüğü, diyabeti olan iskemik inme hastalarda diyabeti olmayanlara göre daha sık iskemik inme rekürrensi (p=0.003) görüldüğü belirlendi. Diyabetli iskemik inme hastalarında iskemik inme rekürrensi olan ve olmayan hastalar kıyaslandığında, iskemik inme rekürrensi ile internal karotid arterde semptomatik aterosklerotik stenoz (p=0.002), anterior sirkülasyon inmesi (p<0.01), büyük damar aterosklerozuna bağlı iskemik inme (p=0.029) ve kötü klinik sonlanım (p=0.016) arasında anlamlı istatistiksel ilişki saptandı. Diyabetli hastalarda glisemik kontrolün prognoza ve iskemik inme rekürrensine etkisi belirlenmedi. Diyabetik hastalarda glisemik kontrolün inme rekürrensi ile ilişkisini belirlemek için çok merkezli prospektif çalışmaların yapılmasını öneriyoruz.
PublicationOpen Access
Deneysel şizofreni modelinde bilişsel fonksiyonlar ve hipokampal sinaptofizin düzeylerinin incelenmesi
(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-12-01) Makinecioğlu , İbrahim; Vural , Ayşe Pınar; Ermiş, Erkan; Koç, Cansu; Mergen, Hilmiye Şule; Cansev, Mehmet; Göktalay , Gökhan; Çamlı, Şafak Eray; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dal.; Bursa Uludağ Üniversitesi/Tıp Fakültesi/Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı.; 0000-0001-5359-3477; 0000-0002-6097-5585; 0000-0001-7589-2013; 0000-0003-2918-5064; 0000-0001-6261-4233; 0000-0002-4847-7751
Şizofreni pozitif, negatif ve bilişsel belirtiler ile seyreden kronik bir beyin hastalığıdır. Bilişsel belirtiler hastalığın prodromal döneminden itibaren gözlenebilmektedir. Bu çalışmanın amacı irkilme refleksininin ön uyaran aracılı inhibisyonu (ÖUAİ) ile oluşturulan deneysel şizofreni modelinde sıçanların bilişsel fonksiyonlarını ve hipokampal presinaptik proteinlerden sinaptofizin düzeylerini araştırmaktır. Çalışmada 30 adet erkek Wistar türü sıçanlar bazal ÖUAİ ölçümüne tabi tutulmuş ve bu değerlere göre düşükten yükseğe sıralanmıştır. İlk 10 sıçan “düşük” ve son 10 sıçan “yüksek” inhibisyonlu grup olarak ayrıldıktan sonra 5 gün boyunca Morris Su Tankı (MST) testine tabi tutulmuştur. Testin bitiminde sıçanlar sakrifiye edilerek hipokampus bölgeleri eksize edilmiş ve hipokampal presinaptik proteinlerden sinaptofizin Western Blot yöntemiyle analiz edilmiştir. Sonuçlara göre her iki grubun öğrenme düzeyleri arasında fark bulunmaz iken ve hafıza fonksiyonlarının platform alanından geçme sıklığı (p<0,05) ve platform alanında geçirilen süre parametreleri (p<0,05) düşük ÖUAİ gruptaki sıçanlarda anlamlı olarak daha düşük bulunmuştur. Sinaptofizin düzeyleri de benzer şekilde düşük ÖUAİ grubundaki sıçanlarda anlamlı olarak (p<0,01) düşük tespit edilmiştir. Çalışmamızın sonuçları yüksek ÖUAİ değerine sahip sıçanlarla kıyaslandığında ÖUAİ değerleri düşük olan sıçanların bazı bilişsel fonksiyonlarının ve hipokampal presinaptik proteinlerden sinaptofizin düzeylerinin anlamlı olarak daha düşük olduğunu göstermektedir. Bu sonuçlar aynı zamanda uzun zamandır şizofreni çalışmalarında güvenilir bir yöntem olarak kullanılan ÖUAİ testinin insan ve hayvan çalışmalarındaki benzer sonuçlarına vurgu yaparak şizofreni araştırmalarındaki önemini desteklemiştir.
PublicationOpen Access
Nervus musculocutaneus’un oluşum varyasyonları
(Bursa Uludağ Üniversitesi, 2023-12-01) Ertürk, Hanife; Şanlı , Onur Can; Öztürk , Kenan; Kastamoni, Yadigar
Plexus brachialis’in fasciculus lateralis’inden ayrılan bir dal olan n. musculocutaneus’un oluşumu çeşitli varyasyonlar göstermektedir. Çalışmamızda n. musculocutaneus’un kök varyasyonlarının tespit edilmesi ve sınıflandırılması amaçlanmıştır. Çalışmamız yaşları 17-40 gebelik haftası yaşı arasında değişen, eksternal patolojisi ve anomalisi olmayan, 51 adet insan fetusu (25 erkek, 26 dişi)’na ait 102 üst ekstremite üzerinde gerçekleştirildi. Plexus brachialis, anatomik diseksiyon yöntemi ile ortaya çıkarıldı. Daha sonra, n. musculocutaneus’un varyasyonları belirlenerek sınıflandırıldı. Yaptığımız sınıflandırmada Tip 1 normal anatomik yapıyı ifade ederken tip 2A ve tip 2B’de n. musculocutaneus ile n. medianus arasında sırasıyla bir ve iki adet bağlantı dalı vardır. Tip 3’te radix lateralis nervi mediani ve radix medialis nervi mediani’nin birleşmesiyle ortak kök şeklinde oluşan n. musculocutaneus ve n. medianus belli bir mesafeden sonra ayrılmaktadır. Örneklerin %91,1’i (n=93) tip 1, %6,9’u (n=7) tip2A, %1’i (n=1) tip 2B ve %1’i (n=1) tip 3 olarak bulundu. Nervus musculocutaneus’un varyasyonlarının bilinmesi ve toplumsal prevalansın ortaya çıkarılması doğumsal plexus brachialis paralizisi, ateşli silah yaralanmaları, laserasyonlar, sinirin nörotizasyon amaçlı kullanımları ve post operatif komplikasyonların önlenmesi açısından önemlidir.